Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinin ev sahipliğinde, Küresel İletişim Derneğince düzenlenen “İletişimin Geleceği: Vaatler ve Sorunlar” başlıklı 16. Geleneksel Küresel İletişim Derneği Konferansı’nda, “sosyal medya, toplumsal cinsiyet ve toplum” konuşuldu.
Moderatörlüğünü Acıbadem Üniversitesinden Esra Atilla Bal’ın yaptığı “sosyal medya, toplumsal cinsiyet ve toplum” başlıklı panelde, Almanya’daki Hamburg Üniversitesinden Hila Houmand, Finlandiya Turku Üniversitesinden Lin Zhang, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Fatmanur Altun, Marmara Üniversitesinden Dr. öğretim üyesi Büşra Tosun Durmuş, İstanbul Üniversitesinden araştırmacı Zeynep Coşkun Koç, Marmara Üniversitesinden Serkan Bayrakçı ve Serkan Sever sunum yaptı.
Hamburg Üniversitesinden Houmand, “sosyal medyada kamusal alanın oluşumu: İran’daki çevre krizi sırasında X” başlıklı sunumunda, X başta olmak üzere herhangi bir sosyal medya platformunun toplumsal tartışma alanları olarak uygun olup olmadığını sorguladı.
Houmand, İran’ın Huzistan eyaletindeki su kıtlığına ilişkin X’te belirli bir “etiket (hashtag)” kullanarak içerik topladıklarını, Python programı ile mention ve retweet ağı oluşturduklarını ve en sonunda toplanılan kümeleri analiz ettiklerini söyledi.
Elde ettikleri verilerde Huzistan’daki su kıtlığıyla ilgili paylaşım yapan kullanıcıların birbirlerine son derece kutuplaşmış olduklarını gördüklerini belirten Houmand, kullanıcıların birbirleriyle yeterince etkileşim kurmadıklarını vurguladı.
Houmand, X’te tüm farklı seslerin duyulmadığını ve kullanıcıların görmek istedikleri içerikleri tercih ettiğini ifade ederek, diğer yandan X’in mevcut bilgi ve kalıpları tanıyıp analiz ederek benzer içerikleri görüntülediğini, bunun da kutuplaşmaya yol açtığını dile getirdi.
Finlandiya Turku Üniversitesinden Lin de “Çinli erkeklerin sevgi hayranlarının çevrimiçi göçü” başlıklı bir sunum yaptı.
Sürükleyici teknoloji, fiziksel ve sanal çalışma alanı arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor
TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Altun, da “Sürükleyici teknolojilerin ötesinde: İleri demokrasi mi yoksa tekno-apartheid mi?” isimli çalışmasında, 10 bin sene önce tarım devrimi, 200 sene önce sanayi devrimi yaşandığını anımsatarak, günümüzde ise bir dijital devrimin yaşandığını vurguladı.
Doç. Dr. Altun, internet teknolojisinin ve bilgisayarların ortak bir ağ üzerinde çalıştırılmaya başlanmasıyla birlikte insanlığın dijital devrimle karşı karşıya kaldığına işaret etti.
Altun, yaygın ve karmaşık teknolojik gelişmelerin geleneksel medyayı ve onu nasıl algıladığımızı da etkilediğini söyledi.
20. yüzyılın sonlarına doğru basılı ve tek taraflı iletime dayalı geleneksel medyanın yerini interaktif medyaya bıraktığını dile getiren Altun, bunun tek taraflı iletişim döneminin sona erdiği anlamına geldiğini söyledi.
Altun, her türlü insan ilişkisinin sosyal medya etkileşimlerinden ilerlemeye başladığına işaret ederek, bu durumun Kovid-19 pandemisinden sonra insan ilişkilerinde kalıcı değişimler meydana getirdiğini aktardı.
Sürükleyici teknolojilerin fiziksel ve sanal çalışma arasındaki sınırları bulanıklaştırdığını dile getiren Altun, 1992 yılında “Snow Crash” isimli bilim kurgu romanında ABD’li yazar Neal Stephenson’un metaverse terimini ilk kez kullandığını ve metaverse’nin geçen 30 yılı aşkın sürede gerçek hayata nasıl dahil olduğunu anlattı.
Altun, sosyal medya platformlarının bugün milyarlarca kullanıcıya ulaştığına dikkati çekerek, az sayıda insanın sosyal medya uygulamalarını kontrol etmesinin endişe verici olduğunu söyledi.
Bu platformların kişisel verileri hızlı ve verimli bir şekilde topladığını ve ticarileştirdiğini belirten Altun, algoritmaların bu platformları taraflı bir hale getirdiğini ifade etti.
Altun, sürükleyici teknolojilerin yükselişinin hem zorlukları hem de fırsatları beraberinde getirdiğini, sanal alemlerde etik hususların yasal çerçevelere ve kapsayıcı deneyime ihtiyacı olduğunu kaydetti.
Feminizmdeki öznellik tartışmaları
Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Durmuş da “Feminizmdeki öznellik tartışmalarını netnografik yöntemle inceleme fırsatı” isimli sunumunda, feminizm ideolojisi içerisinde öznellik tartışmalarının tarihinden bahsetti.
Simone de Beauvoir ve Judith Butler gibi yazarların feminizm tarihindeki yerlerine atıfta bulunan Durmuş, yine bu ideoloji içerisinde kadının tanımına ilişkin tartışmalara değindi.
Durmuş, Netnografik metodolojinin yardımıyla feminizmin öznelliğine ilişkin tartışmaların henüz çözüme kavuşmadığını gördüklerini belirtti.
Barbie kadınlığın postmodern tüketimi
İstanbul Üniversitesinden araştırmacı Koç, Marmara Üniversitesinden Doç. Dr. Süheyla Nil Mustafa ile İnönü Üniversitesinden Doç. Dr. Bahar Öztürk’ün “Söylemsel bir performans alanı olarak sosyal medya? Instagram’da Barbie kadınlığın postmodern tüketimi” başlıklı çalışmalarının sunumunu yaptı.
Koç, Mustafa ve Öztürk’ün Barbie filminden etkilenen feminist söylemleri belirlemek için Instagram’daki bazı kadın kullanıcıların paylaşımlarını incelediklerini söyledi.
Bazı kadın kullanıcıların, “tüketimin sergileme alanına dönüşen” Instagram’dan Barbie’ye benzer giyinişleriyle paylaşımlar yaptığına dikkati çeken Koç, Barbie filminin sosyal medya paylaşımlarıyla popüler olmasının postmodern bir tüketim kültürü oluşturduğunu söyledi.
Futbol yayıncılığında YouTube
Marmara Üniversitesinden Serkan Bayrakçı, Serkan Sever ile hazırladıkları, “Değişimi keşfetmek: Futbol yayıncılığında yeni bir sınır olarak YouTube” başlıklı çalışmalarını anlattı.
Çalışmalarında, seyircilerin geleneksel medya yerine YouTube’da yayın yapan futbol kanallarını izleme motivasyonunu konu aldıklarını belirten Bayrakçı, bunun için Türkiye’de YouTube’dan bu yayınları yapan kanalları takip eden 606 seyirciyle anket yapıldığını söyledi.
Bayrakçı, anketler sonucunda seyircilerin bu tür yayınları tercih etmesinin arkasında erişimde kolaylık, futbolun teknik boyutu hakkında bilgi edinmek ve eğlenmek gibi nedenlerin yattığı sonucuna ulaştıklarını belirtti.