BTP Lideri Hüseyin Baş: THY ve ÇAYKUR Özelleştirilmek İstendi
8 mins read

BTP Lideri Hüseyin Baş: THY ve ÇAYKUR Özelleştirilmek İstendi

(ANKARA) – Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, hükümetin açıkladığı “Kamuda Tasarruf Paketi”ne ilişkin “Bunların, ‘Araç almayacağız, tasarruf edeceğiz’ demelerine bakmayın. Bir sürü firmamız özelleştirildi ise şimdi de başka firmalar furyasına başlanacak ve özelleştirme ile birlikte elimizden alınmaya çalışılacak. THY özelleştirilmek istenen firmalardan biridir. Bunun yanı sıra şu anda ÇAYKUR sürekli zarar açıklıyor. ÇAYKUR’un aslında zarar falan ettiği yok, işin esasında içi boşaltılıyor” açıklamasını yaptı.

BTP lideri Hüseyin Baş, resmi sosyal medya kanalında gündemi değerlendirdi. Baş’ın açıklamaları şöyle:

“KAMUDA TASARRUF GEREKTİRECEK İSRAFI KİM YAPTI”

“Kamuda tasarruf gerektirecek israfı kim yaptı? Tekrar tekrar sormak lazım, niye bu tasarruf tedbirlerini alıyoruz? Ne oldu da bu tasarruflara ihtiyaç duyuyoruz? Bir israf oldu, çok hunharca para harcandı. Nereye gittiği belli olmayan paralar vardı ve günün sonunda da tasarruf gerekti. Şimdi kim yaptı bu israfı buna bakmak lazım. Tasarruf edilecek olan şeyler aslında bütçeye baktığın zaman devede kulak bile değil. Cumhurbaşkanının örtülü ödeneğinde bir tasarrufa gidiyor musunuz veya uçak filolarına bakıyor musunuz, konvoylara bakıyor musunuz? Dolayısıyla memurun serviste işe gidip gelmesiyle veya üç tane kamu personelinin bir yere giderken uçak biletinin alınmasıyla tasarruf yapılacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, hiçbir şey olmayacak! Geçiş garantili köprülere ödenen dövizler kamuda tasarruf kapsamında mı, uçuş garantili havalimanlarına ödenen paralar – ki bunlar hep dövize göre revize ediliyor- bunlar kamuda tasarruf kapsamında mı?

“TASARRUFA KAMU BANKALARINDAN YANDAŞ KANALLARA REKLAMI KESEREK BAŞLAYIN”

Kamuda tasarruf yapacaksanız başlayacağınız en başlıca tasarruf şudur; kamu bankalarının yandaş kanallara verdiği reklamları kesin ve kamuda tasarruf yapmış oluyor musunuz olmuyor musunuz bakın. Öyle bir israf modeli, öyle bir gereksiz para harcama modeli var ki kamunun bazı yerlerinde buna tasarruf yapmayı gerek görmüyorlar. Çünkü orada harcamalardan kendi ceplerini dolduruyorlar, yandaş kanallara reklam verdiriyor kendi cepleri doluyor veya işte belli organizasyonlar yapıyorlar, organizasyonun organizatörlüğünü yandaşa veriyorlar ondan tasarrufa gerek duymuyorlar. Tasarrufu aslında buralarda yapman gerekiyor ama dönüyorsun memurlara tasarruf yaptırıyorsun. Memur dediğimiz de üst düzey memurlar falan değil, yani sokakta gördüğümüz polis, öğretmen. Bunlar hakikaten zar zor ay sonunu getiren, geçim problemi yaşayan insanlar. Bunların servisine göz dikmiş bir yöntem. Emekli 10 bin lira alıyor buradan tasarruf arıyorlar, yani emekliye ne verirsen tasarruf etmiş olacaksın, 5 bin lira mı verelim emekliye. O zaman hiçbir şey verme!

“THY VE ÇAYKUR’U SATMA PLANI YAPILIYOR”

Bu şuraya götürecek ülkeyi, özelleştirmelere… Bunların, ‘Araç almayacağız, tasarruf edeceğiz’ demelerine bakmayın, hepsi hikaye. Şu anda kasaya döviz sokmanın peşindeler, temel gündemleri bu. Dövizi nasıl sokacaklar? Yıllardan beri kurduğumuz, büyüttüğümüz yatırım yaptığımız x şirketimizi daha satacağız. Nasıl SEKA özelleştirildi, POAŞ özelleştirildi, nasıl bunun gibi bir sürü firmamız özelleştirildi ise şimdi de başka firmalar furyasına başlanacak ve özelleştirme ile birlikte elimizden alınmaya çalışılacak. Türk Hava Yolları’na yapılan reklam yatırımları boşa değil. THY özelleştirilmek istenen firmalardan biridir. Özelleştirilmesi çok büyük bir yanlış olur. Bunun yanı sıra şu anda ÇAYKUR sürekli zarar açıklıyor. ÇAYKUR’un aslında zarar falan ettiği yok, işin esasında içi boşaltılıyor! Böyle bir bilanço ortaya konuyor ki yarın ‘Bunu satıyoruz özelleştiriyoruz’ dediklerinde diyecekler ki, ‘Bu kamuya yüktü, hep zarar ediyordu, bakın özelleştirdik, kamunun sırtındaki bir kamburdan kamuyu kurtardık’ demek için şu anda zarar açıklıyorlar.

“ERDOĞAN SIĞINMACILAR SAYESİNDE HEM PARA ALIYOR, HEM DIŞ DESTEK”

Avrupa’nın sığınmacıları içine almamak üzerine ciddi bir direnci var. Dolayısıyla şu anda Avrupa’nın ve Yunanistan’ın Türkiye ile görüştüğü iki tane temel unsur var. Bunlardan en önemli konu sığınmacı konusu, ikinci önemli konu da Doğu Akdeniz konusu nitekim Doğu Akdeniz’de Yunanistan bize rağmen çok şey yapıyor. Ege’de adalarımız işgal altında. Ona rağmen biz Yunanistan’a hiçbir şey söyleyemiyoruz. Bir gece ansızın gelebiliriz dediğimiz, kafamızı bozma dediğimiz ki Cumhurbaşkanımız bunları söyledi, Yunanistan’a şu anda biz hiçbir şey diyemiyoruz. Bunun da tek bir sebebi var, aman 3 kuruş daha para bulabiliriz, aman 5 kuruş daha para alırız… Şu anda vatandaşlığımız satılıyor, topraklarımız satılıyor, ülkemiz resmen bir istilaya tabi tutuluyor. Temel konu sığınmacılar, Erdoğan sığınmacıları içeride tutma hususunda gayretli, çünkü dışarıdan onayı, iktidarda kalabilmenin onayını sığınmacıları burada tutarak alıyor. Dış yatırımı da büyük oranda sığınmacıları ülkede tutarak alıyor. Bu bizim felaketimiz, Erdoğan’ın ziyafeti olmuş oluyor. Buna karşılık ne alıyoruz? Para alıyoruz, direkt nakit para alıyoruz. Erdoğan iktidarını daha da uzatmış oluyor, başka hiçbir şey yok!

ÖZGÜR ÖZEL’E “ARAPÇA TABELA” ELEŞTİRİSİ

Arapça tabela niye asılır? Özgür Bey’e şunu hatırlatmak lazım; sığınmacılar Türkiye’ye yerleşiyorlar ve yerleştikten sonra işletmeler açıyorlar. Bu işletmelere Arapça tabela asıyorlar. Yani, ‘Benim sana ihtiyacım yok, bana Türk müşteri gelmesin’ diyor. O tabelaya Türk müşteri gitmiyor, kim gidiyor? Yine sığınmacı müşteri gidiyor. Burada sosyolojik olarak unutulan bir nokta var; sığınmacılar buralar üzerinden kümeleşiyor, gruplaşıyor, buraları kendilerine merkez haline getiriyor. Bunun Türkiye’deki demografik yapıya böyle bir zararı da var. Dolayısıyla bunların buluşma mekanlarını da bir şekilde kendi kontrolünde tutabilmen lazım.

“ARAPÇA TABELADAN ARAPLAR BİLE VAZGEÇERKEN…”

Katar, BAE gibi yerlerde Arapça tabeladan Araplar bile vazgeçerken, Latin alfabesiyle tabelalar asarken, bizim bu kadar Arap tabelasına sahip çıkan bir siyaset izlememiz yanlış. Bir de bunun şöyle bir tarafı da var; Erdoğan Avrupa ülkelerine, ‘Ben sığınmacıları tutuyorum siz de beni destekleyin’ mesajı veriyor, yani dış desteği sığınmacı üzerinden alıyor. Bunu gören ana muhalefet partisi genel başkanı da ‘Ben de sığınmacıları tutarım, ben de onlarla iyi geçinirim’ diyerek dışarıya bir mesaj veriyor. Bak burada yine içeriye bir mesaj yok, vatandaşa yönelik bir hesap yok, çünkü vatandaşın bundan rahatsız olduğunu herkes biliyor. Vatandaşa rağmen Türkiye’de bu kadar ısrar edilen başka bir politika belki de 100 yıllık tarihimizde olmamıştır. Dolayısıyla bu hususta yöneticilerin bu kadar ısrarcı olmasının sebebi dışarıdan onay alma çabasıdır. Özgür Bey de aynı yere oynuyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir